HİNDİSTAN - DELHİ - 1
- ÖMER SUHA TOPALAK

- 19 Eyl
- 17 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Eyl

Seyahatin 1. Günü 17.02.2024 Cumartesi İSTANBUL – HİNDİSTAN - DELHİ
Hijyenik ve çok düzenli Vietnam gezimden sonra Hindistan’ı daha doludizgin gezmek istedim. Hindistan’ın ruhunu anlamak için biraz daha içlerine girmek ve onların normal yaşantılarına karışmak gerek diye düşünüyordum. Bunun için de tur firmaları ile değil de buraya bireysel turlar yapan ve daha detaylı gezdirdiği bilgisini aldığım ayrıca bu ülke hakkında kitap yazan gezgin Zafer Bozkaya ile gitmeye karar verdim. Hindistan vizemizi ve uçak biletlerini onun önerileri doğrultusunda kendimiz aldık. Hindistan vizesi için İstanbul Elmadağ’daki vize ofisine sabah bizzat başvurup evrakları verip öğleden sonra da vize basılmış pasaportunuzu alıyorsunuz. Çok zor değil. Bedeli 103 Usd. Uçak biletini de Zafer beyin önerisi ile Hindistan İndigo havayollarından aldım. O da gidiş dönüş yaklaşık 575 Usd tuttu. Zafer bey ile anlaşmamız şöyle idi: Gezinin toplam maliyeti kişi başı 2.300 Dolar. Buna İstanbul’dan gidiş dönüş İndigo havayolu uçak (600 Usd’a kadar) , Hindistan içinde 4 iç hat uçak ulaşımı, 3 tren, 3 taksi ulaşımı, tüm yemekler, müze ve ören yeri girişleri, 3 yıldız otellerde konaklamalar ve rehberlik dahil idi. Tek kişi farkı 200 dolardı. Uçak biletlerini biz alıp hesaptan 600 Usd düştük. Kalanı gezinin başında kendisine nakit olarak ödüyorsunuz.
Uçağımız İstanbul’dan 16 Şubat Cuma akşamı 20:35’de idi. Ertesi sabah 17 Şubat sabahı 04:40’da Delhi’de olduk. Zafer bey bizi İndira Gandi Uluslararası havaalanında karşıladı. O da dahil toplam 12kişiyiz. Hemen Otelimiz Cottage Yes Pleas’e ulaşıp istirahata çekildik. Öğleden sonra otelden çıkıp yürüyerek trafik keşmekeşinin ve korna seslerinin arasında sağlı sollu dükkanları ve sokak satıcılarını seyrederek RK Ashram Marg metro istasyonuna kadar yol aldık. Zafer bey herkese metro kartı dağıttı. Metro videosu çekerken Zafer bey Hindistan’da toplu ulaşım yerlerinin kayıt altına alınmasından hoşlanmadıklarını söyledim. Sanırım güvenlik önlemi olarak böyle yapıyorlar.
Geziye başlamadan Hindistan hakkında küçük bilgiler: Hindistan’ın yüzölçümü Türkiye’nin dört katından, nüfusu ise 16 katından fazla. Hindistan'ın ulusal bayrağı yatay, dikdörtgen şeklinde, üç renkli bir bayraktır. Renkleri Hindistan safranı, beyaz ve Hindistan yeşilidir. Merkezinde lacivert renkte 24 kollu bir tekerlek olan Ashoka Çakra bulunur. Hindistan bayrağında turuncu fedakarlık ve cesareti, beyaz barışı ve dürüstlüğü, yeşil renk ise kahramanlık ve de sadakati temsil etmektedir. Ortada bulunan çakra sembolü ise Budizm inancındaki sonsuz yaşam döngüsünü anlatmaktadır. Biz orada iken kurlar 1 Usd = 83 Hindistan Rupisi idi.
Bugün programda Janpath ve Agrasen Ki Baoli gezisi vardı. Ancak ben 1639 yılında beşinci Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından kırmızı kum taşından yaptırılan ve 1857'ye kadar, 200 yıllık bir süre boyunca, Delhi’de Babür hanedanı [1] imparatorlarının ana ikametgâhı olan RedFort - Kızıl Kalenin [2] programda olmadığını söyleyip oraya gitmeye razı ettim. Mandi House metro istasyonunda hat değiştirip Lal Quila (Kızıl Kale) istasyonunda indik. Dışarısı yine Tuk Tuk denen altı yeşil boyalı üstünde sarı tenteleri olan motorlu taksilerle, insanlarla, gürültü ve keşmekeş ile dolu idi. Herkes korno çalıyor ancak kavga etmiyorlar. Binlerce insan var ancak sizle ilgilenmiyorlar. Kızıl Kalenin bilet gişesinin olduğu kapıya geri yürümeye çalıştık ancak kalabalıktan başaramadık. Tuk Tuk’a binip kapıya ulaştık. Kızıl Kalenin Lahori kapısı denen ana kapıya doğru yürürken solda Altın Camii’de denen Sunehri Masjid’de müslümanlar namaz kılıyordu. Sağımızda ise kalenin kırmızı duvarları uzanıyordu. Kale ismini, yapıldığı kum taşlarının renginden almış. Bugün tatil olduğundan çoğunluğu yerel halk gezmeye gelmiş.
Lahori kapısından içeri girdik. İlginç olan kapıdan geçince hemen Chatta Chowk Bazar - Meena Bazaar (Mine Pazar) denen iki katlı dükkanların olduğu bir kapalıçarşıya geliyor olmanız. Çarşı dikdörtgen şeklinde ve ortasında bir açıklık var bu şekilde gün ışığından ve temiz havadan faydalanmışlar. Chatta Chowk (Kapalı Çarşı), Babür soylularına lüks malların satıldığı bir kraliyet pazarı imiş. Daha önce Babür soylularının kadınları nadiren alışverişe çıkma ve sosyalleşme şansına sahip oluyormuş ancak haftanın 'Kadınlar Günü'nde erkekler dükkanlardan uzak tutuluyormuş ve kadınlar alışverişe çıktığında sadece eşleri yanlarında oluyormuş.
Çarşıdan çıkınca Naubat Khana (Nöbethane) (Bekleme salonu) denen yere geliniyor. Önünde şöyle bir tabela var:
“ Naubat ya da Naggar Khana (Davul Evi) saray kompleksinin girişinde yer almaktadır. İhtişamlı günlerinde Naubat Khana'nın müzisyenleri İmparatorun ya da diğer önde gelen devlet adamlarının saraya gelişini halka duyururlardı. Ayrıca seçilen saatlerde günde beş kez müzik çalınırdı. Hindistan'daki kraliyet saraylarının çoğunun girişinde esasen Naubat Khana bulunmaktadır. Kırmızı kumtaşı ile kaplanmış, üç katlı, dikdörtgen planlı, büyük bir yapıdır. Kırmızı taş duvarlarındaki oyma çiçek desenleri orijinal olarak altınla boyanmış gibi görünürken, iç kısım diğer renklerle boyanmıştır. Bu resimlerin birkaç katmanı şimdi bile giriş odasında izlenebilmektedir. Daha sonraki Babür Kralları Jahandar Shah (M.S. 1712-13) ve Farrukhsiyar'ın (M.S. 1713-19) burada suikasta uğradığı söylenmektedir. “
Naubat Khana binasının içinden geçip bahçede ilerleyip Diwan-i-Aam, yani ‘Halkı Kabul Salonu’ olan yere geliniyor. Bu yerde İmparator, halkın şikâyet ve isteklerini dinlermiş. Önünde şöyle bir tabela var:
“ Diwan-i-Am ya da 'Halk Dinleme Salonu' Şah Cihan'ın (M.S.1628-58) halkı kabul ettiği ve şikayetlerini dinlediği yerdi. Önünde bir avlusu olan bu salon, başlangıçta görev başındaki şefler (Umaras) tarafından kullanılan kemerli dairelerle çevriliydi. Dokuz oymalı kemer açıklığından oluşan etkileyici bir cepheye sahip olan salon, yaldızlı sıva işleriyle süslenmiştir. Doğu duvarının ortasında, altında İmparator'un tahtının bulunduğu 'Bengal çatı' ile örtülü mermer bir gölgelik yer almaktadır. Tahtın altındaki yarı değerli taşlarla işlenmiş mermer kürsü, Vezir (Başbakan) tarafından dilekçeleri kabul etmek için kullanılırdı. Gölgeliğin arkasındaki duvar, Floransalı bir kuyumcu olan Austin de Bordeaux tarafından yapıldığı söylenen, çiçekleri ve kuşları temsil eden çok renkli taşlarla (pietra dura işi) işlenmiş güzel panellerle süslenmiştir. “
Bina çok narin işlenmiş ince kolonlar ve kemerlerden oluşuyor. Ortasında kalın cam ile çerçevelenmiş çok güzel mermer bir taht duruyor. Taht Babür Şaha aitmiş. Kırmızı sütun ormanı da çok güzel bizde burada toplu fotoğraf çektiriyoruz.
Sonra Nahr-i-Bihisht veya 'Cennet Kanalı' denen sistemin ve büyük bir havuzun yanından geçtik. Bu sistem bahçelere ve iç mekanlara sürekli su temin etmesi ve klima görevi görmesi açısından kalenin önemli bir özelliği imiş. Ancak şu an havuzlar boş.
Havuzun hemen arkasında Rang Mahal veya Renkli Saray bulunuyor. Kraliyet ailesinin kadın üyelerinin dinlenebildiği sarayın bir parçasıymış. Mermer sarayın ortasından, Cennet Deresi ( Nahr-i-Bihist ) adı verilen sığ bir kanal, zemine oyulmuş mermer bir havuza akıyormuş.
Rang Mahal’in yanında Khas Mahal bulunuyor. Burası İmparator'un özel sarayı imiş. Burada Kraliyet mensuplarının eğlenmesi için aslan ve fil dövüşleri düzenlenirmiş. Diwan-i-Khas'a bakan oda Tasbih- Khana (tesbih odası) olarak adlandırılırmış ve İmparator'un özel ibadeti için kullanılırmış. Arkasındaki üç oda ise Khwabgah (uyku odası) olarak biliniyormuş. Güneyinde, boyalı duvarları ve tavanları ile uzun bir salon ya Tosh Khana (cübbe odası) ya da Baithak (oturma odası) olarak biliniyormuş. Kuzey duvarını ‘Adalet Terazisi’ oyulmuş güzel bir mermer ekran süslemekte imiş. Khas Mahal'ın doğusundaki çıkıntılı kuleye Muthamman-Burj (sekizgen kule) adı verilirmiş ve İmparator buradan her gün kalenin altında toplanan kalabalığı selamlamak için görünürmüş.
Onun yanında Diwan-i-Khas - Özel Görüşmeler Salonu var. Babür İmparatoru Şah Cihan'ın saray mensuplarını ve devlet misafirlerini kabul ettiği yermiş. Ayrıca Şah Mahal olarak da bilinirmiş. Mermer sütunlardan yükselen bir dizi kemerle çevrili dikdörtgen bir merkezi odadan oluşuyor. Sütunların alt kısımlarına çiçek desenleri kakılmış üst kısımları ise boyanmış ve yaldızlanmış. Çatının dört köşesi sütunlu chhatri ile taçlandırılmış. Nader Şah'ın Tavuskuşu Tahtı bir zamanlar bu salonda, doğu tarafında duruyormuş. Benim dikkatimi mermer işçiliği ile yaratılan çok güzel çiçek motifleri çekti.
Bu binanın yanında da kapalı şekilde Hamam vardı. Fakat insanlar kapıyı zorlayıp içine girmişlerdi bizde girip, gezip fotoğraflarını çektik. Bizden sonra gelip kapattılar, şansımıza içeriyi görmüş olduk. Hamam önündeki tabela:
“”Hamam (Kraliyet Hamamları) Babür İmparatorlarının en sevdiği ve önemli iş kararlarının da alındığı bir yerdi. Koridorlarla ayrılmış üç ana daireden oluşmaktadır. Güney girişinin her iki tarafındaki iki odanın kraliyet çocukları tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Nehir tarafındaki daire, biri gül suyu püskürtmek için olmak üzere iki fıskiyeli leğen içeren bir giyinme odasıydı. Orta odada, isteğe göre sıcak ya da soğuk su için kullanılabilen mermer bir leğen vardı. Batı odası sıcak veya buhar banyosu için kullanılıyordu ve ısıtma düzenekleri batı duvarına sabitlenmişti. Zemin çok renkli taşlardan oluşan muhteşem mermer kakmalı çiçek desenleriyle inşa edilmiştir. Hamamlar, kalın taş duvarlara ve zemine gömülü bir dizi bakır ve kil boru ile duvara gömülü minyatür tanklardan oluşan ve ayrıca sıcak ve soğuk su sağlamak için diğer cihazlarla bağlantılı karmaşık bir su sisteminden oluşuyordu. “””
Hamam’ın hemen yanında küçük bir cami var ismi Moti Mescidi. Önündeki tabela:
“” Moti Mescidi ya da İnci Camii Babür imparatoru Aurangzeb (Alemgir) tarafından 1659 yılında kişisel kullanımı için yaptırılmıştır. Yattığı odadan kısa bir yürüyüşle günün ya da gecenin çeşitli saatlerinde bu kutsal ibadet mekânına ulaşırdı. Cami aynı zamanda sarayın kuzey duvarındaki bir geçitten içeri giren saray (Harem) hanımları tarafından da kullanılmıştır. Cami yükseltilmiş bir kaide üzerine inşa edilmiştir ve bakır kaplamalı bir kapıya sahip doğu kemerli bir geçitten girilmektedir. Bu caminin avlusu yüksek duvarlarla çevrilidir. Dış cephede kırmızı kum taşı kullanılmış olmasına rağmen, iç kısmı tamamen saf beyaz mermerden oluşmaktadır. Caminin ibadet salonu, siyah mermerden ‘musalla’ (küçük namaz halıları) ana hatlarıyla işlenmiştir ve avludan daha yüksek bir seviyede durmaktadır. Salon, aslen bakır kaplama olan üç soğanlı kubbe ile örtülmüştür. Avluda abdest almak için kullanılan çeşmeli bir tank bulunmaktadır. “”
Sonra büyük bir bahçenin Hayat Baksh Bagh (Hayat bahşeden bahçe) [3] ve kırmız kum taşından yapılmış büyük bir havuzun yanına geldik. Havuzun ortasındaki binanın ismi Zafar Mahal. Önündeki tabelada şöyle yazıyor:
“”Bahadur Şah Zafar tarafından 1842 yılında yaptırılan Zafar Mahal, Hayat Bakhsh bahçesinin merkezinde, Sawan ve Bhadon Köşkleri ile aynı hizada yer almaktadır. Zafar Mahal kırmızı kumtaşından inşa edilmiş olup, 48,2 m. x 46,6 m. ölçülerindeki büyük bir tankın ortasında yer almaktadır. Bu bina, çatısı ve zemini çökmüş olan merkezi bir salonun etrafına inşa edilmiş küçük odalardan oluşmaktadır.
Bu büyük havuzun iki yanında iki adet köşk bulunuyor. Bunların isimleri de Sawan ve Bhadon Köşkleri. Tabela’da şöyle yazıyor:
Sawan ve Bhadon Köşkleri: Hayat-Bakhsh Bahçesi'nin kuzey ve güneyinde birbirinin aynı iki mermer pavyon yer almaktadır. Sawan ve Bhadon olarak bilinen bu köşkler, isimlerini Hindu takvimindeki yağmur mevsiminin iki ayından almaktadır. Bir zamanlar oldukça süslü oldukları söylenen bu yapıların iç kısımlarında artık böyle bir süsleme bulunmuyor. Yalnızca beyaz mermerden inşa edilen pavyonlar 14.7 m X 10.75 m boyutlarındadır. İki pavyon dışarıdan birbirini yansıtsa da, içeride küçük farklılıklar görülebilir. Bhadon'da nişli bir merkezi tank bulunurken, Sawan'a sığ bir merkezi kanalla su sağlanmaktadır.
Bahçenin önünde ise dört adet İngiliz Kışla binası yer alıyor. Bu binalarda bulunan müzeler şunlar:
1. Müze: Kranti Mandir Netaji Subhas Chandra Bose Müzesi : Kızıl Kale'nin içinde yer alan Netaji Subhas Chandra Bose Müzesi, Hindistan'ın en büyük özgürlük savaşçılarından birine güçlü bir saygı duruşudur. Bakımlı ve özenle hazırlanmış müze, ziyaretçilere Netaji ve Hindistan Ulusal Ordusu'nun (INA) yaşamı, mücadeleleri ve başarıları hakkında sürükleyici bir deneyim sunuyor. Nadir fotoğraflar, belgeler, kişisel eşyalar ve görsel-işitsel sergiler aracılığıyla müze, Hindistan'ın bağımsızlık mücadelesinin ruhunu devrimci bir bakış açısıyla yansıtıyor.
2.Müze: Swatantra Sangram Sangrahalaya Museum: Delhi'de Hindistan'ın tarihini Sömürge yönetiminden itibaren sergileyen popüler bir müzedir. Müze aynı zamanda Hindistan'ın 1857'deki ilk Bağımsızlık savaşını da vurguluyor. Müzede, Hindistan Arkeolojik Araştırmaları ve tarihin çeşitli dönemlerinde Hindistan'ın tabloları, fotoğrafları ve haritaları sergileniyor. Bunun dışında müzede çeşitli siyasi liderlerin mektupları ve belgeleri de bulunuyor. İki katlı bir binadır. Birinci katın zemini ahşaptır
3.Müze: Museum On 1857- India's First War Of Independence: 1857 Hindistan'ın Birinci Savaşı'na ilişkin müzede tüm silahlar ve aletler, kıyafetler, haritalar, kılıçlar, yöntemler vb. sergileniyor. Ülkeyi korumak için dünya savaşında kullanılan eski araçları bilmek için herkesin burayı ziyaret etmesi gerekiyor. Bunlar esas olarak insanların o zamanlarda, özellikle de Hindistan'daki savaşlarla baş etmenin ne kadar zor olduğunu anlamasını sağlaması amaçlanıyor.
Müze binalarının önündeki başka bir binada ise Pravesh - Geçiş Ayini [4] isimli bir sergi vardı. Gurup dinlenirken bende hızlıca bu sergiyi gezdim. Hindistan’da gördüğüm ilk sanatsal etkinlik idi.
Kaleden ayrılıp yine Tuk Tuk ile Hindistan’nın bölgelerini ve kabilelerini tanıtmak için Major Dhyan Chand National Stadium’un yanındaki açık alanda düzenlenmiş fuara gittik. Burası 300'den fazla tezgahıyla kabile sanatını, el sanatlarını, doğal ürünleri ve leziz kabile mutfağını sergileyen 'Aadi Mahotsav' 2024 [5] idi.
Bizi ilk karşılayan Kachi Ghodi idi. Bu, kukla atlar üzerinde gerçekleştirilen bir dans. Gösterişli kostümler giymiş erkekler, aynı şekilde güzelce süslenmiş kukla atlara biniyorlar. Çıplak kılıçlar tutan bu dansçılar, davul ve flütlerin vuruşuyla ritmik olarak hareket ediyor. Kenarda beş adet çalgıcı müzik yaparken iki kişide ayakta iki büyük şemsiyeyi döndürüyorlar. Bir şarkıcı, Shekhawati'deki haydutlarının maceralarını anlatıyor.
Başka bir yerde laterna çalan bir adam var. Her yer hediyelik eşyalar ile dolu. Taşıma derdi olmasa epey ilginç şeyler var. Rehber bizi yemek standlarının olduğu yere götürdü. İlginç yemekler vardı. Bizim denediğimiz stand da Keşmir bölgesinin yemeklerini satıyordu, yemek isimleri listesi ve fiyatları aşağıdaki gibiydi. Biz Zafer beyle sanırım Gushtaba ( Körili Köfte yemeği) ve Rista (Kırmızı körili köfte yemeği) yanında pilavı ile yedik. Birde Zafran Kahwa (Safranlı Kahve) içtim, 350 rupi ödedim.
Jammu & Kashmir
Kashmiri Wazwana (Keşmir Ziyafeti)
Zafran Kahwa (Safranlı Kahve) 50 Rupi
Gushtaba ( Körili Köfte yemeği) 300 Rupi
Rista (Kırmızı körili köfte yemeği) 300 Rupi
Kabaab (Kebap) 300 Rupi
Plain Rice (Sade pilav) 100 Rupi
Full Wazwaan 600 Rupi
Chicken Korma (Tavuk ve sebzeden oluşan yemek) 200 Rupi
Gösterilerin başlayacağı saat 18:00’e kadar diğer kabile standlarını gezdik. Muhtelif bölgelerden getirilen hediyelik eşyalar, elbiseler, terlikler, çantalar, sepetler, tablolar, resimler, kadın süs eşyası, şifalı macunlar, sahte çiçekler, ağaç oyma figürler, metal eşyalar satışa sunulmuştu. Her standın üstünde hangi bölgeden olduğu yazıyordu.
Benim en çok ilgimi Gond, Thangka, Saura ve Warli [6] resim sanatından örneklerin olduğu sanat standları çekti.
Sonra gösteri alanına gidip sandalyelere oturduk. Yaklaşık 1,5 saate yakın Hindistan’ın birçok bölgesinden gelen kabilelerin şarkılarını dinledik ve gösterilerini izledik. İzlediğimiz gösterilerin programı ise şöyleydi:
Karma Nritya - Sonbhadra, Up
Mandari, Jhoomar, Suva Nritya - Bhilai, Chhattisgarh
Kalbelia - Barmer, Rajasthan
Natua-West Bengal
Mukhota, Bagdwal, Pauna Nritya - Uttarakhand
Songi Mukhota- Maharashtra
Mangho Nritya- J&K
Sonra yine Tuk Tuk’lara binip Güney Hindistan mutfağının yüksek kaliteli vejetaryen restoranı Saravana Bhavan’a gittik. Burası meşhur bir restoran. Hindistan’ın bir çok eyaletinde ve dünyanın birçok ülkesinde franchise restoranları var. Rezarvasyonu kapıda yaptırıyorsun sonra da seni çağırmalarını bekliyorsun. Bekleme esnasında gördüğümüz restoran dışında ilginç ürünler satan seyyar satıcılar vardı. Epey bir bekledikten sonra nihayet içeri girebildik. Burada ki menü çok değişik Dosai ya da Dosa [7] isimli çıtır çıtır bir krep ana yemek olarak sunuluyor. Yanında elinle batırıp yiyebileceğin muhtelif soslar olan bir tabakta geliyor. Herkes için çok değişik bir deneyim oldu. Arkasından tatlı olarak helva yedik. O da değişikti. Bakalım bizi Hindistan’da daha neler bekliyor.
Sonra yine metro ile otele döndük. Ancak Hindistan’ın gecesi bitmiyor. Otelin önündeki caddede bir düğün alayı vardı. Arkası yükseltilmiş iki atlı bir at arabasında gelin ile damat oturmuş. Önlerinde iki sopa ile çalınan trampet eşliğinde göbek atan bir sürü kadın. İşin ilgici kimse kimseye karışmıyor, bakmıyor, kavga etmiyor ama eğleniyor. Ortada bir sürü erkek var ancak bakışları rahatsız edici değil. Arkada çalan bir örnek
giyinmiş bir orkestra var. Bu tür düğünleri organize eden firmalar var sanıyorum. Çalan orkestranın taşıdığı flamada “Heera Band” yazıyor.
Bu değişik günden sonra nihayet otele varıp odamıza çekildik ancak otel odası da sessiz değil, dışarıdan çok ses geliyor. Neyse geç vakit ortalık sessizleşti ve uykuya dalabildim.
NOTLAR:
[1] Babürlüler veya Babür İmparatorluğu günümüzdeki Hindistan ve çevresi üzerinde kurulmuş ve hüküm sürmüş Türk-Moğol kökenli devlet. Çağatay Türkü bir şef ve Timurlu Hanedanı'ndan olan Babür Şah tarafından 1526 yılında kurulan ve 17. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başında imparatorluğun gücünün zirvesinde olduğu dönemde, Hindistan'ın büyük bölümüne hakim olan imparatorluğun nüfusunun o tarihlerde 3,2 milyon kilometre karelik bir bölge üzerinde 110 milyon ila 150 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Babür İmparatorluğu'nun hakimiyet alanı, en geniş olduğu dönemde bugünkü Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'ı kapsamaktaydı. İmparatorluğun klasik döneminin, Ekber Şah'ın 1556 yılında tahta çıkması ile başladığı kabul edilir. Onun yönetimi altında, Hindistan, kültürel ve ekonomik ilerlemenin yanı sıra farklı dinlerden olanların uyumu açısından çok iyi bir konuma ulaşmıştır. Babür İmparatorluğu'nun beşinci imparatoru Şah Cihan'ın saltanatı, imparatorluğun mimarlık ve sanat alanında altın çağıdır. Agra'daki efsanevi Tac Mahal'in yanı sıra pek çok mükemmel eser onun döneminde yapılmıştır.
Babür İmparatorluğu'nun, Evrengzib'in (Alemgir) hükümdarlığı sırasında toprak genişlemesi doruk noktasına ulaştı. Onun döneminde 150 milyonluk nüfusu ile imparatorluk dünya nüfusunun dörtte birine hükmeder konumdaydı. 1739 yılında Nadir Şah güçleri tarafından Karnal Muharebesi'nda mağlup edilen Babür İmparatorluğu, 18. yüzyılın ortalarından itibaren idari ve ekonomik olarak zayıflamaya başladı. Son imparator II. Bahadır Şah'ın sadece şehir üzerinde otoritesi vardı. 1858 yılında bir isyan üzerine bölgeye müdahale eden İngiliz'lerce Babür İmparatorluğu'na son verilerek Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır.
[2] Kızıl Kale, Hindistan'daki Delhi şehrinde yer alan tarihi bir kaledir. 1857'ye kadar, 200 yıllık bir süre boyunca, Babür hanedanının imparatorlarının ana ikametgâhıydı. Delhi'nin merkezinde yer alır ve bir dizi müzeye ev sahipliği yapar. İmparatorları ve ailelerini barındırmaya ek olarak, Babür devletinin tören ve siyasi merkeziydi ve bölgeyi etkileyen olayların merkezinde yer almaktaydı. 1639 yılında beşinci Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından, onun tahkim edilmiş başkenti Shahjahanabad Sarayı olarak inşa edilen Kızıl Kale, büyük bir kırmızı kumtaşı duvarıyla tanınmıştır ve İslam Şah Suri tarafından 1546'da inşa edilen eski Salimgarh Kalesine bitişiktir. İmparatorluk daireleri, Cennet Akımı (Nahr-i-Bihisht) olarak bilinen bir su kanalı ile birbirine bağlı bir dizi köşkten oluşur. Kale kompleksinin Şah Cihan yönetimi altındaki Babür yaratıcılığının zirvesini temsil ettiği kabul edilir ve saray İslami ilk örneklere göre planlanmış olmasına rağmen, her köşk, Timur ve Pers geleneklerinin kaynaşmasını yansıtan Babür yapılarına özgü mimari öğeleri içerir. Kızıl Kale'nin bahçe tasarımı da dahil olmak üzere yenilikçi mimari tarzı, Delhi, Racastan, Pebcap, Keşmir, Braj, Rohilkhand ve diğer yerlerde inşa edilen daha sonraki binaları ve bahçeleri etkiledi. Nadir Şah'ın Babür İmparatorluğu'nu 1747'de işgalinde kaledeki sanat eserleri ve mücevherler yağmalandı. Kalenin mermer yapılarının çoğu daha sonra İngilizler tarafından 1857 Hint Ayaklanması'nı müteakiben takiben yok edildi. Kalelerin savunma duvarları büyük ölçüde kurtarılmış ve kale daha sonra bir garnizon olarak kullanılmıştı. Kızıl Kale, İngilizlerin son Babür İmparatoru'nu 1858 yılında Yangon'a sürgüne göndermeden önce tutuklu olarak tuttukları son yerdi. Hindistan başbakanı, her yıl Hindistan'ın Bağımsızlık Günü'nde (15 Ağustos), kale ana kapısında Hint "üç renk bayrağını" kaldırır ve surlardan ulusal bir konuşma yayınlar. 2007 yılında Kızıl Kale Kompleksi UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildi.
[3] "Hayat bahşeden bahçe" anlamına gelen Hayat Baksh Bagh , Delhi'deki Kızıl Kale'deki bahçelerin en büyüğüdür. Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmıştır. Bahçe, havuzlar, çeşmeler, kanallar, duvarlı muhafazalar ve kanallarla güzelce dekore edilmiştir. Çoğunlukla Babür mimarisi ve İslam kültüründen esinlenmiştir ancak bu bahçe daha çok Fars kültüründen etkilenmiştir. Bir kenarı yaklaşık 60 m. olan kare şeklindedir. O dönemden günümüze üç yapı ulaşmıştır:
Sawan ve Bhadon pavyonları ( mandap ), kanalın zıt uçlarına bakan neredeyse aynı iki yapıdır. Beyaz mermerden oyulmuştur. Bir özellik, nişleri olan bir duvar bölümüdür. Başlangıçta küçük yağ lambaları yakılır ve geceleri bu nişlere yerleştirilirdi veya gün boyunca altın çiçeklerle dolu vazolar yerleştirilirdi. Kanaldan gelen su, altın bir perde izlenimi yaratarak üzerinden dökülürdü. Sawan ve Bhadon isimleri, muson sırasından Hindu takviminde iki yağmurlu aydır . Ancak hangi pavyonun hangi ismi taşıdığı net değildir. İki pavyonun ortasında Zafar Mahal yer alır. Bu yapı, 1842 yılında Bahadur Şah II döneminde inşa edilmiş ve onun adını almıştır. Bu pavyon, önceden var olan bir su deposunun ortasında durmaktadır. Beyaz mermerden daha ucuz olan kırmızı kumtaşından yapılmıştır. Bahçenin batısında Mehtab Bagh veya " ay bahçesi " adı verilen bir bahçe daha vardı. Bu bahçe, başarısız isyandan sonra İngilizler tarafından tamamen yok edildi ve yerine dört büyük askeri kışla inşa edildi. Bahçenin restore edilmesi planlanıyor. Kuzeybatı köşesine yakın bir yerde bir baoli havuzu bulunmaktadır. Baoli havuzundan gelen yol güneye doğru kalenin Delhi Kapısı'na kadar uzanmaktadır.
[4] Pravesh: Rite of Passage, Hindistan'ın Kapıları ve Geçitlerini fotoğraflar, enstalasyonlar ve sanat eserleri aracılığıyla ele alan ve bu mimari unsurların içerdiği tarihi ve kültürel anlatıları inceleyen bir sergidir. Sergi, Yeni Delhi'deki Red Fort'ta düzenlenen 2023 Hindistan Sanat, Mimarlık ve Tasarım Bienali'nin bir parçası olan yedi temadan biridir. Serginin açılışı 8 Aralık'ta Sayın Başbakan Shri Narendra Modi tarafından yapılmıştır.
Serginin küratörlüğünü ve kavramsallaştırmasını Museo Camera Kurucu Direktörü Aditya Arya ile birlikte Divya Jain, Akhila Misra, Adrian Pradhan, Shreya Mahindru ve Nikhil Choudhary'den oluşan küratöryel ekip üstlendi.
Sayın Mughda Sinha, Jt. Mughda Sinha'ya ve ekibine, Ulusal Bilim Merkezi'ne, Ulusal Modern Sanat Galerisi'ne ve Ulusal Müze'ye bu Bienal'in düzenlenmesi ve yürütülmesindeki paha biçilmez destekleri için yürekten teşekkür ederiz.
Bu sergiye katkıda bulunan tüm fotoğrafçı ve sanatçılara çok teşekkür ederiz; Ashish Chawla, Bandeep Singh, Dinesh Khanna, Pavan Mahatta, Prabir Purkayasta, Udit Kulshrestha, Gopal Namjoshi, Manisha Gera Baswani, Muzaffar Ali, Sudip Roy, Sandeep Bhattacharya, Prabhdeep Singh, Sudeep Sen, Santanu Dey, Rinku Choudhary, Pankaj Chouhan, Pooja Bansal ve tüm açık çağrı sanatçıları Mukesh Sah, Dhirendra Mangde, Shilpa Girish Kamble ve Deepika Ramshetty.
Ina Puri, Uma Prakash, Rakshanda Jalil, Yamini Parashar, Ayush Katiyar, World University of Design, Usha International, American Institute of Indian Studies, Ranjeet Singh'e özel teşekkürler.
Pravesh: Rite of Passage sergisi 31 Mart 2024 tarihine kadar A1 Barrack, Ground Floor at Red Fort, New Delhi'de görülebilir. Hepinizi orada görmek için sabırsızlanıyoruz!
*******************
Pravesh : Geçiş Ayini
'Pravesh: Geçiş Ayini' kapı felsefesiyle ilişkili tarihi ve sanatsal metaforları araştırıyor.
Kapıları geçiş portalları, fırsatların sembolleri, sırların koruyucuları, seçimin yansımaları ve kimliğin somutlaşmış halleri olarak sergileyerek imgelerin ötesine geçen sergi, izleyicileri kapıların sahip olduğu daha derin anlam katmanları üzerinde düşünmeye davet ediyor.
Kapılar, ötelerinde yatan fırsatları ve olasılıkları temsil eder. Genellikle yeni deneyimlere, bilgiye veya ilişkilere açılan kapılar olarak tasvir edilirler. Sergi, bireyleri kendi yolculuklarını kucaklamaya, fırsatları yakalamaya ve kişisel gelişimi sınırlayan sınırları aşmaya teşvik ediyor. İzleyiciler kapıların metaforik zenginliğiyle etkileşime girdikçe, kendi yaşamları ve karşılaştıkları her kapının ardında yatan dönüştürücü potansiyel üzerine düşünmeye zorlanıyor.
Kapılar aynı zamanda sırlar ve gizemler barındırabilir, diğer tarafta ne olduğunu gizleyebilir. Bir gerilim ve merak havası yaratarak izleyiciyi ötesini keşfetmeye teşvik ederler.
Kapılar, bir zihin durumundan diğerine geçerken, yeniyi müjdeleyen ve eskiyi geride bırakan geçiş sembolleri haline gelirler ve durup fiziksel ve ruhsal gerçeklikleri hakkında düşünmenizi sağlarlar.
Kapılar fiziksel işlevlerinin ötesinde geçiş, mahremiyet, güvenlik ve bağlantı sembolleri olarak hizmet ederler. Bizi kapalı alanlarımızın ötesindeki dünyayı keşfetmeye davet ederken, aşinalık ve kişisel bir inziva hissi sunarlar. Kapılar dünyamıza giriş kapısı olarak mahremiyetimizin ve güvenliğimizin koruyucularıdır. Ayrıca kapılar, etkileşimlerimizi şekillendiren ve toplumsal değerleri yansıtan sosyal ve kültürel bir öneme sahiptir. Kapılarla ilgili olarak içerisi ve dışarısının karmaşıklığını anlamak, kapıların yaşamlarımız ve daha geniş insan deneyimi üzerindeki derin etkilerini takdir etmemizi sağlar. İç ve dış yolculuk kavramı, zengin bir anlamlar dokusuyla kuşatılmış kapılar tarafından özetlenir.
Bu benim kapılar ve kapıların ötesindeki yolculuğum.
Aditya Arya – Küratör
**********************
[5] Aadi Mahotsav, yalnızca kabile zanaatkarlarının olağanüstü yeteneklerini ve ustalıklarını sergilemek için bir platform değil, aynı zamanda kabile topluluklarının güçlenmesine katkıda bulunmak, öğrenmek ve etkileşim kurmak için bir fırsattır.
Festivalde, çeşitli kabile sanatı, el sanatları, doğal ürünler ve nefis kabile mutfağı sergileyen 300'den fazla tezgahla genişletilmiş bir vitrin yer alacak. Bu yıl, 1000 zanaatkarın katılımı, etkinliğin canlılığına katkıda bulunarak ziyaretçilere enfes kabile yaratımlarının arkasındaki yaratıcılarla etkileşim kurmaları için eşsiz bir fırsat sunuyor. Ayrıca, akşamları ülkenin dört bir yanından kabile sanatçılarının performanslarıyla kültürel programlar düzenlenecek. Ülkenin farklı bölgelerinden kabile mutfaklarını (orijinal sağlık gıdaları) sergileyen ayrı bir Yemek alanı da kuruldu.
Ziyaretçiler, El Sanatları Atölyesi, Adi Chitra (resim sergisi) etkinliği ve endüstri odaklı B2B Oturumları gibi atölyelere katılarak kültürel yolculuğa kendilerini kaptırabilirler. ASSOCHAM, PHD Ticaret ve Sanayi Odası, Konfederasyon'dan endüstri liderleri, Hindistan Sanayi Odası (CII), DICCI, Delhi Ticaret Odası, Hindistan Ticaret Odası ve FICCI bu oturumlara katılarak girişimcilik faaliyetleri aracılığıyla kabile ürünlerinin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunacak.
Gond sanatı, Orta Hindistan'daki Madhya Pradesh yakınlarında yaşayan yerli halk olan Pardhan Gonds'un resimleridir. Eski zamanlarda, Pardhan Gond halkının mesleği Bana adlı telli çalgı ile birlikte doğadaki ilahi varlıklara dualar söylemekti. Ayrıca, genç nesillere mitolojileri ve kültürleri hakkında eğitim veren köylerin hikaye anlatıcılarıydılar. Gond sanatı, günlük yaşamlarının bir parçası olarak evlerinde yaptıkları duvar dekorasyonundan kaynaklanmaktadır.
Gond sanatı, aralarında aktarılan mitolojik ve folklorik motif, çiçek ve hayvan motifleri ve her bir motifi hassas bir şekilde dolduran desenli tasarımlarla karakterize edilir. Cazibesini listelemenin sonu yoktur; insanlar ve hayvanlar arasındaki karşılıklılık, benzersiz çizilmiş yaratıklar, renk kombinasyonlarının çeşitliliği, desenli tasarımların güzelliği vb.
Pop ve modern bir kabile sanatı olan Gond sanatı, son yıllarda dünyanın birçok müzesinde tanıtıldı. Japonya'da, Tara Books'un "The Night Life of Trees" ve "Creation" gibi el yapımı serigrafi baskı kitaplarıyla giderek daha fazla tanınıyor.
Thangka sanatı, genellikle bir Budist tanrısını, sahneyi veya mandalayı tasvir eden, pamuk veya ipek aplike üzerine yapılmış bir Tibet Budist resmidir. Thangkalar geleneksel olarak çerçevesiz tutulur ve sergilenmediği zaman rulo halinde, Çin parşömen resimleri tarzında bir tekstil desteğine monte edilir ve ön tarafında ek bir ipek kapak bulunur. Bu şekilde işlenen thangkalar uzun süre dayanabilir, ancak hassas yapıları nedeniyle nemin ipeğin kalitesini etkilemeyeceği kuru yerlerde saklanmaları gerekir. Çoğu thangka nispeten küçüktür, Batılı yarı boy portrelerle karşılaştırılabilir, ancak bazıları son derece büyüktür, her boyutu birkaç metredir; bunlar genellikle dini festivallerin bir parçası olarak bir manastır duvarında çok kısa süreler boyunca sergilenmek üzere tasarlanmıştır. Çoğu thangka kişisel meditasyon veya manastır öğrencilerinin eğitimi için tasarlanmıştır. Genellikle çok sayıda çok küçük figür içeren ayrıntılı kompozisyonlara sahiptirler. Merkezi bir tanrı genellikle simetrik bir kompozisyonda diğer tanımlanmış figürlerle çevrilidir. Anlatı sahneleri daha az yaygındır, ancak görünür.
Saura resim sanatı, Hindistan'ın Odisha eyaletindeki Saura kabileleriyle ilişkilendirilen bir duvar resmi tarzıdır. İkonlar olarak da adlandırılan bu resimler, görsel olarak Warli resimlerine benzerdir ve Sauras için dini öneme sahiptir.
Warli resmi, en çok Hindistan'ın Maharashtra ülkelerindeki Kuzey Sahyadri Sıradağları'ndaki halkın halkın tarafından bir kabile sanatıdır.
[7] Hint Dosası nedir? En basit haliyle, dosa çıtır çıtır ve krep benzeridir ve Hindistan'da çok popüler bir sokak yemeğidir. Dosa, basit malzemeleri ve tuzlu, hafif acımsı tadıyla ünlüdür. Atıştırmalık, kahvaltı veya lezzetli, tuzlu bir yemek istediğiniz herhangi bir zamanda yenebilir! Güney Hindistan'da ortaya çıkan çıtır dosa, MS 5. yüzyıldan beri var. Dosa'nın ilk olarak MS 1054'te Chalukya Kralı Somesvara III tarafından Tamil edebiyatında referans alındığı söylenir. Birçok Hint yemeği gibi, dosa da bölgeye ve duruma göre değişir.
Yaygın Dosa malzemeleri: Genellikle, pirinç unu ve siyah nohut ununun az miktarda tuzla karışımı dosa hamurunun tabanını oluşturur. Gerçek dosa çeşitleri farklı tatlarda gelir. Bu, farklı bir hamur türü veya farklı bir dolgu türü anlamına gelebilir.
· Normal dosa — Pirinç ve mercimek unundan oluşan basit bir bazdan oluşur.
· Neer dosa — Neer kelimesi Tulu dilinde tam anlamıyla su anlamına gelir. Neer dosa hamuru Mangalore'dan gelen pirinç unundan yapılır; dokusu suludur ve tipik bir dosa hamuru gibi kalın değildir.
· Rava dosa — Rava (irmik), pirinç unu ve çok amaçlı undan (maida) yapılır.
· Pesarattu dosa — Moong dal unu ve pirinç ununun karışımından yapılır.
· Masala dosa — Pirinç, mercimek, patates, methi (çemen otu) ve köri yapraklarından oluşur. Çatniler ve sambarla servis edilir.
· Peynirli dosa — Peynirli dosa genellikle fermente mercimek, pirinç ve peynirle hazırlanır.
Dosa nasıl yenir: Dosa pişirdikten sonra sıcak servis etmeniz en iyisidir! Hint kültüründe dosa'yı ellerinizle yemek gelenekseldir. Ben onu koparıp küçük lokmalar halinde yemeyi severim. Sos veya çutney ile servis edilirse, yemeden önce parçalar koparıp sosa veya sosa batırabilirsiniz veya bütün olarak bırakıp yerken batırabilirsiniz! Patates masalasıyla servis edilirse, dosayı masala etrafına sarıp mini bir sandviç gibi yemeyi severim. Sizinle paylaşmam gereken favori bir dosa masala tarifim var çünkü bu tarif olmadan dosa hakkındaki bu yazı tamamlanmış sayılmaz. Şimdi dosanızı servis etme yollarına geri dönelim. Çatni ile servis edilirse, bir bıçak kullanarak dosanızın üzerine biraz sürebilir ve parça parça yiyebilirsiniz. Dosanızı nasıl yerseniz yiyin, her lokmanın tadını çıkardığınızdan emin olun!
Dosa Eşlikçileri: Dosa'nızla birlikte ne servis edeceğiniz konusunda kafanız karışıksa, en sevdiğim garnitürlerden bazılarına bakmanız yeterli:
· Masala — Teknik olarak bir yan yemek olmasa da, "masala" dosa dolgusudur. En popüler dosa masalalarından biri aloo masala'dır (soğan, zerdeçal, köri yaprakları ve siyah hardal tohumlarıyla patates).
· Sambar — sebzeli, ince, çorba benzeri bir mercimek yemeği.
· Çatniler — Bu baharatlı soslar herhangi bir Hint yemeğini daha da güzelleştirebilir. Dosa söz konusu olduğunda, hindistan cevizi çutneyi, domates fıstık çutneyi ve yeşil kişniş çutneyi severiz .
Dosa'nın ihtişamı dünyaya yayıldıkça, farklı milletlerden ve mutfak izleyicilerinden hızla ün kazanıyor. Paneer dolgulu dosa ve yumurta bhurji (çırpılmış yumurta ve baharatlar) dosa gibi lezzetli dosa yemeklerinin yanı sıra pesto dosa veya pizza dolgulu dosa gibi daha alışılmadık karışımlarla da karşılaşabilirsiniz .






















































































































































































































































Yorumlar